29 Mart 2014 Cumartesi

SEÇİMDEN ÖNCE PİCASSO İLE STRES ATMAK


    Pazar günü yerel seçimler var malum. Ortalık toz duman. Seçimden önceki cumartesi gününü sakin sakin geçireyim diyenler ve yolu Beyoğlu'na düşecek olanlar için bir önerim olacak. Pera Müzesi'ne İspanya-Malaga'dan misafirler gelmiş. Picasso'nun doğduğu evden sanatçının mini mini patiği, oyuncakları, küçücük gömleği gelmiş. 
 
    Ve bunların yanı sıra ustanın 1923-1969 yılları arasında ürettiği gravürler, seramikler... Özellikle gravürler şahane. Kiminde çocukları Claude ve Paloma yer alıyor bu eserlerde, kiminde vazgeçemediği kadın figürleri, kiminde mitolojik sahneler... 

    Hepsi de görülmeye değer. "Picasso, Doğduğu Evden Gravürler ve Seramikler" sergisi 20 Nisan'a kadar Pera Müzesi'nde meraklılarını bekliyor olacak.


    Müzede bir başka sergi daha var 20 Nisan tarihine kadar. "Aurora, Kuzey Ülkelerinden Çağdaş Cam Sanatı"... Benim gibi cam sanatını sevenler için oldukça keyifli eserlerden oluşan bir sergi. Kuzey ülkelerinin ışığını ve doğasını yansıtır nitelikteki cam objeler İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka ve İzlanda'dan 25 sanatçıya ait. 
    
    İşte böyle. Bu iki güzel sergi benden küçük bir öneri olsun. Herkese keyifli bir hafta sonu, ülkemiz için hayırlı bir seçim sonucu dilerim. (Ve lütfen ama lütfen oy kullanmayı ihmal etmeyelim.)



 

25 Mart 2014 Salı

KATHE KOLLWİTZ, GEÇMİŞTEN BUGÜNE DİNMEYEN ENDİŞE


    Zordur anne olmak... Dünyanın en güzel duygusudur ama zordur. Korumak, kollamak istersin evladını; kötülükler ona ulaşmasın istersin. Tedirgin yaşarsın her daim. 
    Alman dışavurumcu ressam, heykeltraş, gravür sanatçısı Kathe Kollwitz de böyleydi. Her şartta yoksulların, işçilerin, ezilenlerin yanında yer alan ve toplumsal gerçekçilikle duygusallığı harmanladığı eserlerinde daima onlara yer veren bu güçlü kadının bir korkusu vardı. Çocuklarını kaybetmek... Bu yüzden anne ve çocuk teması sıkça yer alırdı eserlerinde.  

        Toplumsal duyarlılığı fazlasıyla gelişmiş bu duygusal sanatçı, doğal olarak savaşa da karşıydı. Savaş karşıtı afişler tasarlardı. Fakat talihsiz bir zamanda doğmuştu çağdaşları gibi. Her iki dünya savaşını da yaşadı. Ve en büyük korkusu başına geldi. Gönüllü olarak askere giden oğlu Peter, 1.Dünya Savaşı'nda hayatını kaybetti. Henüz 18 yaşındaydı. Bundan sonra savaş karşıtı hareketlerini arttırdı. "Milyonlarca genç ve Peter ihanete uğradı" diyordu. Anne ve ölü çocuk teması, çocuklarına sarılmış anne figürleri daha da çoğaldı eserlerinde. El ele verip çocuklarının üzerine kapanmış anneler yaptı. Bu anneler çocuklarını tüm kötülüklerden korusunlar istedi. Tıpkı Tower of Mothers adlı eserinde olduğu gibi.




    
Babaları da unutmadı Kathe. Hep "anne" deriz böylesi durumlarda ama babaların acısını görmezden gelmek vicdanlara sığmaz aslında. The Grieving Parents isimli heykel çalışmasında acıyla öne doğru eğilmiş annenin yanına üzüntüden kaskatı kesilmiş, boşluğa bakan babayı yerleştirdi. Bu eser bugün Belçika Askeri Mezarlığı'nın girişinde yer almaktadır ve ön kısımdaki tabelada "Burada Almanya'nın en iyi gençleri yatıyor" yazmaktadır.


    Savaş karşıtı sanatçı Kathe Kollwitz, 2.Dünya Savaşı'nın bittiğini göremeden 1945 yılında hayata gözlerini yumdu. Üstelik ne acıdır ki diğer oğlundan olan torununu da bu savaşta kaybetti. Belki yaşayacaklarını en başından hissetmişti Kathe ve korktuğu kehanetlerin gerçekleşmemesi için elinden geleni yapmaya çalışmıştı. Ondandı tüm çabası, direnişi... Oysa ki insanoğlu var olduğundan beri, düşmanlığı keşfettiğinden beri ülkeler savaşıyordu, politikacılar hırsları uğruna gençleri, çocukları birer birer harcıyorlardı. Yanlış yerde, yanlış zamanda yaşıyor olduğunu düşündü belki. 

Tarih boyunca aynı şeyi düşünen tüm masum insanlar gibi...     


(Görseller:www.moma.org
                   www.plough.com
                   www.kathe-kollwitz.de/museum)





21 Mart 2014 Cuma

#ÖzgürTwitterİstiyoruz

   
   
    Bu akşam oturayım yazı yazayım dedim. Gündem malum, günlerdir uzak kaldım blog dünyasından. Bursa notlarım eksik kalmıştı, Kent Müzesi'ni anlatacaktım ne güzel. Ama yine ne oldu? Pat! Twitter kapatıldı. 20.Mart.2014'ün son saatlerinde, Twitter'a erişim engellendi. Moral yine yerlerde. Önce bir afalladık ama ayarları değiştirdik girdik Twitter'a. Şu an, şu saatte (02.00 civarı) her zamankinden daha yoğun Twitter. (Ayarları değiştirip girdiği halde yasaklayanları savunanlar bile var.) Yeni güne doğru ilerliyoruz. Saat geç. Ama uyuyamıyorum, çıkamıyorum Twitter'dan. Yasaklamanın böyle bir etkisi var işte! Belirtmek istedim.







11 Mart 2014 Salı

BERKİN!



   Acı... Sadace acı... 
   Hissettiğim sadece bu. 
   Üzgünüm, çok üzgünüm. Sabahtan beri boğazım düğüm düğüm. 
   Böylesi bir ölüme, öldürülmeye bahane bulan herkes ama herkes benim gözümde vicdansızdır, insanlıktan nasibini almamıştır. Bu kadar!






1 Mart 2014 Cumartesi

KARAGÖZ MÜZESİ (BURSA NOTLARI- 3)

    "Perde kurdum şem'a yaktım, gösterem zilli hayal,
    Gerçeğin aynasıdır bu perde, sanılmaya martaval...

    Önce hayal perdesi kurulur ve ışık yanar. Hacivat bir semai okuyarak huzura gelir. Ve ardından 'Hay, Hak!' diye başlayan perde gazeli ile selamlar misafirlerini. Hemen arkasından gelir ezberlediğimiz cümlesi 'Ah! Yar bana bir eğlence medet!'...
    700 yıldır o perdenin arkasından yansıyan ışıkla aydınlanır yüzleri... Kafa kafaya tokuşup, yanlış anlamalar üzerine kurulu diyaloglarıdır en çok güldüren. Aslında güldüğümüzün kendi yansımamız olduğunu bilmeden. Kalbimize dokunan ezgilere kaptırırız kendimizi...
    Bir gün yolunuz düşerse buraya.
    Bitmeyecek hikayeleriyle Hacivat burada, Karagöz burada".
    Bu sözlerle çağırıyor Bursa Karagöz Müzesi bizleri. E ne de olsa ilk kez Bursa'da güldürmeye başladı Hacivat ve Karagöz. Bir zamanlar, Ramazan ayında -Kadir Gecesi hariç- her gece, yıktılar perdeyi, eylediler viran...
    Karagöz Müzesi, Bursa'nın Çekirge semtinde, 1997 yılında, eski bir trafo binasının uygun şartlarda düzenlenmesiyle, öncelikle Sanat Evi olarak hizmet vermeye başlamış. 2007 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tescillenerek, Karagöz Müzesi olarak yoluna devam etmiş. 

     "Yar bana bir eğlence medet!" diyoruz ve gezmeye başlıyoruz:)


    Gölge Oyunu nedir? Hacivat ve Karagöz efsanesi nedir? Karagöz oyununun karakterleri kimlerdir? Hepsinin açıklaması burada.

Tuzsuz Deli Bekir. Çocukken nasıl korkardım anlatamam:)


          Gölge Oyunu karakterleri hangi malzemelerle, nasıl oluşturulur?


Perdeye nasıl yansır bu karakterler? Nasıl görünürler?


    Ve bu sanatla, Gölge Oyunuyla uğraşanlar, araştıranlar, yaşatmaya çalışanlar kimlerdir? Prof.Dr.Metin And, Hayali Metin Özlen, Hayali Mustafa Mutlu, Hayali Nevzat Çiftçi, Hayali Kanbur Rıfkı, Tuncay Tanboğa, Kadri Nejat Öznaçar, Tacettin Diker, Orhan Kurt... Bu isimler hakkında bilgiler ve koleksiyonlarından parçalar da burada.

        Ve bir zamanlar Karagöz ve Hacivat'ın yer aldığı yerli, yabancı birçok belge, dergi vs. de burada.

    Yalnızca Gölge Oyunu yok bu müzede. Bursa Belediyesi'nin geleneksel hale getirdiği Uluslararası Gölge ve Kukla Oyunları Festivali nedeniyle Bursa'ya gelen ülkelerin müzeye hediye ettiği kuklalar da var. Bu Tatar Kadını gibi...


    Anlaşılacağı üzere Karagöz Müzesi, oyun kültürüne dayanan koleksiyonuyla çok keyifli bir müze. Yaşayan Müze anlayışıyla birçok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor.     75 kişilik bir gösteri salonu ve araştırmacıların hizmetine sunulmuş bir ihtisas kütüphanesi mevcut. 
    Aşağıdaki fotoğrafı müzenin kitapçığından çektim, çok hoşuma gitti. Karagöz oyunu seyreden çocukların yüzündeki güzelliğe bakar mısınız?:)

    Müze'de bir de atölye var. 2 çocuğun, öğretmen eşliğinde materyal hazırladıklarını bizzat gördüm, sohbet ettim, fakat fotoğraf çekmeyi unuttum. Atölye çalışmalarının yanı sıra zaman zaman seminerler ve kurslar düzenlenmekteymiş.

    Kraliçe Elizabeth bile ta İngiltere'den gelip ziyaret etmiş bu müzeyi, o kadar söyleyeyim:)

         Kraliçe ziyaret eder de ben etmez miyim? Ben fotoğraf çektirmez miyim?

    Bursa ziyareti yapacak olanlar bu güzel müzeyi de listeye alabilirler. Çok emek harcanmış. İlgiyi hak ediyor. Bu müze de daha önce bahsettiğim iki müze gibi ücretsiz gezilebiliyor. Bu konuda Bursa Belediyesi'ni tebrik etmekten bıkmayacağım.

   
    Karagöz Müzesi Çekirge'de. Yine Heykel'i merkez alarak tarif etmek gerekirse, Heykel'den dolmuşa ya da otobüse biniyorsunuz ve trafiğe göre 5-10 dakika sonra Çekirge'ye ulaşıyorsunuz. Yol üzerinde, tam arada Atatürk Evi var, ben bu sefer gezemedim ama siz uğrayabilirsiniz belki diye belirtmek istedim.
   
   İşte tam bu anıtın karşısında Karagöz Müzesi. Müzeyi bilmeyen olabilir, Karagöz Anıtı'nı sorarsanız muhakkak bilirler. Bize öyle oldu. Ne akla hizmetse (çünkü ulaşım kolay) Heykel'den taksiyle gittim, şoföre müzeyi sordum. "Müze yok, türbe var orada anıtın karşısında benim bildiğim" dedi ama aslında müzeden bahsediyordu, doğru yere götürdü yani. Demek ki ne yapmak gerekiyor? Belediyelerin taksi şoförlerini alıp bir gün şehri gezdirmeleri gerekiyor. Ben başkan olsam kesinlikle yapardım.
    
   Yazıyı bizim kızlardan bir fotoğrafla bitireyim. Yazarken aklıma geldi elimde böyle bir fotoğraf olduğu. Yeğenim Nisan ve kuzenim Bengisu, benim prenseslerim, bir akşam bize Gölge Oyunu icra etmişlerdi:) Çocuklar seviyor Karagöz ve Hacivat'ı. Onlara ait materyaller, hediyelik eşyalar bu müzede yok ama Bursa Kent Müzesi'nde birçok çeşidini bulabilirsiniz diyorum ve artık bitiriyorum.